Paul Cézanne:Empresyonizmden Kübizme Bir Efsane

Canan Keles
5 min readApr 2, 2020

--

Oturduğum koltuktan kalkmadan Google Arts&Culture’da MoMA’daki (The Museum of Modern Art) sergileri gezdim bugün.Eser sahiplerinin arasında bulunan Paul Cézanne ayrı bir anlam ifade ediyor benim için. Pablo Picasso’nun ‘benim tek ve eşsiz ustam…O hepimizin babası gibiydi’ dediği Cézanne’ın eserlerinden birkaçının poster tablolarına sahibim.Madem evden New York’daki sergisini ziyaret ediyorum,biraz da size anlatıyım dedim.Paul Cézanne ile tanışmaya hazır mısınız?

Kırmızı Yelekli Çocuk-1888–1890

Yaptığı çalışmalarla 19. yüzyıl empresyonizmi ile kübizm arasında bir köprü kuran ve çoğunlukla modern sanatın kurucusu olarak adından söz edilen Paul Cézanne, Ocak 1839'da Güney Fransa’daki Aix-en-Provence’da doğdu.Babası, küçük imalathanesinde şapka üretim işiyle uğraştıktan sonra kendi bankasını kurdu ve kısa bir süre sonra Aix-en-Provence’ın zengin insanlarının arasına katıldı. Cézanne, 13 yaşına geldiğinde yatılı öğrenci olarak College Bourbon’a gitti. Bu okulun önemi şu;burada ilerleyen yıllarda dönemin en önemli Fransız yazarlarından biri olacak, Emile Zola ile sıkı bir dostluk kurdu.1857’de Aix Resim Okulu’na gitmeye başladı ve hocasının gözetiminde alçı modelleri kopyaladı, canlı modellerle sıkça çalıştı.Okulunun düzenlediği resim yarışmasında yaptığı bir yağlıboya resmi ile ikincilik ödülü kazandı.

Böylece ressam olmayı ciddi ciddi düşünmeye başlayan Cézanne, babasını bir türlü razı edememişti.Kendisi zerrece istemese de babasının isteği üzerine 1858’de üç yıl okuyacağı Aix-en-Provence’daki Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. 1859'da babası Aix-en-Provence’ın batısında bulunan 18. yüzyıl tarzı Jas de Bouffan yazlığını satın aldı. İşte bu ev yani Jas de Bouffan, Cézanne’ın yaşamının en önemli yıllarını geçirdiği ve ilk yapıtlarını verdiği yer olarak tarihe geçti.

Emile Zola mezun olduktan sonra Paris’e gitmişti ve mektuplarında ısrarla Cézanne’ı Paris’e çağırıyordu. Hukukçu olmayı hiç istemeyen Cézanne ise Paris’te bulunan Zola’nın yanına gidip resim sanatını ilerletmenin hayalini kuruyordu. Sonunda babasının ikna etti ve Zola’nın da yüreklendirmesiyle sanat eğitimi almak için 1861'de Paris’e gitti. Paris’teki Suisse Akademisi’nde resimleri için düzenli olarak canlı modellerle çalışmayı öğrendi. Kısa bir süre sonra çalışmalarında yol katedemediğini düşünerek Aix-en-Provence’a geri döndü.Ancak bir süre sonra babasının da yoğun desteğiyle ressam olmaya kesin karar veren Cézanne, 1862’de yeniden Paris’e gitti.

Sanat bir kere damarlarından içeri süzülen bir zehir gibi…Onun peşinde durmadan koşturuyor sevgili Cézanne…

Cézanne self portrait with beret-1900

Paris’te yine düzenli olarak Suisse Akademisi’nde çalışıyordu. Daha önce burada tanıştığı, kendisine açık havada çalışma tekniğini öğretecek olan empresyonist Pissarro’yla karşılaştı. Ayrıca Renoir, Sisley ve Manet gibi, kısa bir süre sonra empresyonist olarak tanınacak sanatçılarla da bir araya gelme fırsatı buldu çokça. Cézanne, kendi dönemindeki sanatçılar için büyük bir ilham kaynağı olan Fransız ressam Delacroix’ya büyük hayranlık duyuyordu. Onun resimlerinin birçok kopyasını yapmıştı. Mor, Veronese yeşili ve Prusya mavisi gibi artık Cézanne’ın resimlerine de egemen olan renkleriyle Delacroix, Cézanne’ın resimlerini en çok etkileyen ressam olarak adlandırılırsa asla yanlış olmaz.

1869'da Cézanne, Bayan Hortense Fiquet ile Paris’te tanıştı. 1870’te Fransa-Prusya Savaşı sırasında Hortense’le birlikte Fransa’nın güneyinde Marsilya yakınlarındaki küçük balıkçı kasabası Estaque’a gitti ve savaş sonuna kadar orada kaldı. Estaque’da sadece doğayı konu aldı. Renk kullanımı ve dışavurumcu izleri açısından doğanın yakından gözlenmesini esas alan bu dönem, Cézanne’ın sanatsal gelişiminde bir mihenk taşı oldu. İlerleyen yıllarda resimlerinin en önemli konusu manzara oldu ve bu tercihi yaşamının sonuna dek değişmedi.

The Seine At Bercy

Cézanne 1871’de Paris’e döndü. Kısa bir süre sonra Hortense de geldi ve ertesi yıl oğulları Paul doğdu. 1872’de ailesiyle birlikte Paris’in kuzeybatısındaki Pontoise’a gitti. Burada yaşayan Pissarro ile yeniden birlikte çalışma fırsatı yakaladı. Pisarro sanatçıyı açık havada çalışmaya teşvik etti ve Cézanne’ın kariyerinin kalan kısmı boyunca sürdüreceği bu çalışma yönteminin temellerini attı. Pissarro’dan öğrendiği daha parlak renk kullanımı, düzenli fırça vuruşları ve doğanın yakından detaylıca gözlenmesi, Cézanne’ın sanatına yepyeni bir yön verdi.

Yazıyı buraya kadar okuduğunuzda fark etmişsinizdir,Cézanne sürekli yer değiştiriyor,hareket halinde,sanki birşeyler arıyor ve asla bulamıyor…

Yine 1872 sonunda Cézanne ailesiyle birlikte Pontoise yakınlarındaki Auvers-sur-Oise’e taşındı.Vincent van Gogh’un doktoru ve dostu Doktor Paul Gachet, Cézanne’ın yapıtlarıyla ilgilenen ve resmini alan ilk kişiydi. Bu sanatsever doktor, kısa sürede Cézanne’ın yapıtlarına tek kelimeyle hayran olmuştu. Cézanne, Doktor Gachet’nin daveti üzerine 1874 baharına kadar Auvers-sur-Oise’da doktorun evinde yaşamıştı.

Artık şaşırmayacağınız üzere,Cézanne daha sonraki yıllarında Aix-en-Province, Estaque ve Paris arasında gidip geldi. Bu dönemde zamanının büyük kısmını kırsal bölgelerde geçiriyor ve manzara resimleri yaparak tekniğini geliştirmeye çalışıyordu. Genelde Aix-en-Province’daydı ve 1880’lerin başında yaşamının sonuna kadar işleyeceği Aix bölgesinde paralel olarak uzanan ‘Saint Victoire Dağı’ temalı ilk seriye başlamıştı.

Mount Saint Victoire

1886 yılı ise Cézanne’ın yaşamında önemli bir dönüm noktası oldu. En yakın arkadaşı olarak bildiğimiz Emile Zola, kahramanı Claude Lantier adlı başarısız bir ressam olan ve Cézanne’dan esinlendiği söylenen L’Oeuvre (Yapıt) romanını yayımladı. Bu kitap iki arkadaşın arasını daha asla düzelmeyecek biçimde bozdu. O yıl Cézanne’ın babası hayatını kaybetti ve kendisine oldukça yüklü bir servet miras kaldı.

Mirasla beraber Cézanne çevredeki kırları ve yakın bölgeleri çizerek oldukça sade bir hayatı tercih etti. Kendi portrelerinin yanısıra eşi Hortense’in portrelerini de yaptı. Manzara ve portre yanında çalıştığı diğer büyük tür de natürmorttu. Cézanne natürmortlarında, aynı nesneyi iki farklı açıdan betimleme yöntemini sık kullanıyordu.

1890’da beş ay süren İsviçre gezisine çıkmıştı. Bu, Cézanne’ın tek yurtdışı gezisiydi. 1895'te ilk kişisel sergisini evi bildiği Paris’te sanat koleksiyoncusu Ambroise Vollard’ın galerisinde açtı. Cézanne yaşadığı dönemde geniş kabul görmemişti ve ilk destekçileri çoğunlukla diğer sanatçılardı. Eserleri de saytın alınmıyordu.Ancak Paris’teki bu sergiden sonra yapıtları bambaşka bir gözle değerlendirilmişti. Birçok sanatsever, Paris’te sanat dünyasının merkezinde yaşamak yerine, Aix-en-Provence’da gözlerden uzak çalışmayı seçen Cézanne’ın yapıtlarını ilk defa görme fırsatı bulmuştu.Çok tanıdık bir durum ama yine de ne üzücü ki eleştirmenler Cézanne’ın değerini, ancak yaşamının son on yılında anlamıştı.

1901'de Cezanne sonunda Aix-en-Provence’ın kuzeyinde, henüz gelişmemiş Lauves tepesinde bir arsa satın aldı. Buraya yüksek tavanlı ve iyi ışık alan stüdyosu olan bir ev yaptırdı. 1902’de burada çalışmaya başladı. İlk kez büyük bir stüdyoda gönlünce çalışma fırsatı buluyordu. Kentteki evinde kalıyor, sabahları erkenden Lauves yoluna koyuluyor ve öğlende kasabaya dönüp sonra tekrar stüdyosunda çalışıyordu.

Cézanne yaşamının son yedi yılını yıkanan kadınları konu alan üç büyük resim üzerine çalışarak geçirdi. ‘Kâğıt Oynayanlar’ eserinin bir versiyonu dışında, bunlar yaptığı en büyük boyutlu resimlerdi ve boyut seçimi bile Cézanne’ın bu resimlere önem verdiğini gösteriyordu. Açık havada portre yapmaya da başladı. Yaşamının son yıllarında genellikle bahçıvanı Vallier’nin portrelerinden oluşan seri üzerinde çalıştı. 1906’daki portreler, Cézanne’ın portre ressamlığının zirvesi olarak gösterilen eserlerdi.

The Card Players

1906’da zatürreye yakalanan Paul Cézanne,Aix-en-Provence’da hayatını kaybetti. Ölümünden bir yıl sonra yapılan iki retrospektif sergi, onun gelişimini ilk kez etraflı bir biçimde gözlemleme olanağı vermişti. 20. yüzyılın ilk yıllarında Cézanne’ın yeni mekan anlayışı ve geleneksel perspektif kurallarını reddedişi, resim için yepyeni bir çıkış noktası oldu. Modern sanata katkıları ve etkisi ona modern sanatın kurucusu sıfatını verecekti.

Şimdi siz de onu sevdiyseniz gerçekten,ve birkaç Cézanne eseri incelemek istiyorsanız mutlaka Google Arts&Culture’a göz atın!

Sanatla kalın!

--

--

Canan Keles

Master student and writing enthusiast! B.A Political Science and Public Administration METU & M.A Business Administration-Marketing Bilkent University